İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, 2023 değerlendirmeleri ve 2024 öngörülerine ilişkin görüşlerini açıkladı. Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen depremlerin sadece ekonomiyi değil, bütün dengeleri alt üst ettiğini ifade en Bahçıvan, Türkiye’nin yılın ilk yarısında kendi iç gündemi nedeniyle dışarıda olup bitenlerle çok fazla ilgilenilemediğini, yılın ikinci yarısında ise yeni kurulan hükümet ve ekonomik kadrolardaki değişim ile istikrara dair öz güvenin adım adım oluşmaya başladığını, tablonun belli bir disipline kavuşmaya doğru dönüşmeye başladığını belirtti.
KÜRESEL ENFLASYON GERİLEYECEK
Bahçıvan, salgından sonra dünya ekonomisine uzun yıllar sonra tekrar gündem olan enflasyon gerçeğinin 2023 yılında zirve yaptığını, enflasyona neden olan faktörlerin de yavaş yavaş ortadan kalkmasıyla küresel anlamda enflasyonun gerileyeceğini kaydetti.
Gerek Avrupa Merkez Bankası’nın gerek Fed’in parasal sıkılaşmaya yönelik adımlarda bir dönüşümün yaşanacağına dair işaretler verdiğini aktaran Bahçıvan, “2024 en kötünün artık daha geride kalmaya başlayacağı bir yıl olarak görülmeye başlandı. Hâlâ enflasyona dair belirsizlikler olsa da artık en üst noktasının büyük bir ihtimalle aşıldığı konusunda genel bir kanaat hakim. Yılın son döneminde kendini iyice hissettiren bir dünya durgunluğu söz konusu. Başta Çin olmak üzere, Asya’da, Avrupa’da PMI rakamlarından da anlaşılacağı üzere her yerde bu durgunluğu görüyoruz” diye konuştu.
TÜRKİYE İÇİN SORUN OLMAYA DEVAM EDECEK
Erdal Bahçıvan, 2024’te enflasyonun Türkiye açısından en önemli sorun olmaya devam edeceğini belirterek, “Yeni yıl, Türkiye açısından kesinlikle ve kesinlikle kararlılıkla enflasyonla mücadele edilmesi gereken bir yıl olacak. Hiç taviz verilmeden yapılacak bu mücadeleyi, zaten Merkez Bankası ile Hazine ve Maliye Bakanlığının politikalarından da anlıyoruz” dedi.
Bahçıvan, iç piyasada enflasyona karşı en önemli silah olarak faizlerin görüldüğünü ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
* Faizlerin yüksek olması ve bu faizlerin yüksek seyri mutlaka ekonomik aktiviteyi ciddi ölçüde yavaşlatacak. İç piyasaya bağlı sektörlerde hem talep noktasında, hem finans kaynağı noktasında bir zorluk yaşanacağı kesin.
* Şu anda kamunun da tavsiye ettiği, ihracata dönük çalışmalarda ve döviz kazandıracak işlerde fırsatların değerlendirilmesi gerekiyor. Kredi mekanizmaları da bunu destekler nitelikte çalışıyor. İhracat imkanlarını zorlayan ve ihracat fırsatları geliştiren sektörler, gelecek yılı en azından finansa erişim açısından daha rahat ve makul geçirecek.
* Türkiye, son yıllarda ‘ne pahasına olursa olsun büyüme‘ mottosundan, biraz daha ‘enflasyonu dizginlemeye‘ dönük bir mottoya doğru en azından yılın ilk döneminde geçmek zorunda kalacak. Bunu zaten ekim ayından itibaren görmeye de başladık.
* 2024’ü nasıl yaşayacağımız noktasındaki ilk işaretleri almaya başladık. Tabii her bir cefanın sonunda mutlaka bir sefa geliyor. Adı konmuş ve doğru tespit edilmiş bir rahatsızlık ve onun tedavisi güven verici bir şekilde ise zaten belli bir dönem sonunda geleceğe iyimser bakma konusunda moraller de yükselecek. Bunu CDS’lerde de görmeye başladık. Büyümenin yüksek olduğu dönemlerde 700’lerde olan CDS, büyümenin durgunlaşmaya başladığı dönemlerde 280’lere kadar düşmeye başladı.
SÜRECİ TEMKİNLİ VE DİKKATLİ GÖTÜRMEMİZ LAZIM
Bahçıvan, büyümenin niteliğinin önemsenmesi gerektiğini belirterek, “Orta Vadeli Program’da (OVP) konan rakamın altında bir büyümenin sürpriz olmayacağını düşünüyorum. Ama bunu çok da dert etmemek lazım. Yani eğer gelecekten çalmayacak makul bir büyümeyle karşılaşacaksak da ona bir süre katlanmamız gerekiyor. Bizim bu süreci çok daha temkinli ve dikkatli götürmemiz lazım. Onun için büyümeyi çok fazla stres yapmamak gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
İGEF ÖNEMLİ BİR METOT
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan, Eximbank’ın sermaye yapısının güçlendirilmesi gerektiğini belirterek, ihracatçı sanayicilerin desteklenmesi açısından İhracatı Geliştirme Fonu’nun (İGEF) da önemli bir metot olduğunu vurguladı.
Eximbank’ın teminata dayalı bankacılık anlayışının en azından geçmiş performans kriterleri değerlendirilerek yumuşatılması gerektiğini ifade eden Bahçıvan, “Eximbank günlük hayatın, ihracatın önündeki engellerin kaldırılması noktasındaki en önemli kurumsa, sanayimizin desteklenerek ve nitelikli yatırımların hayata geçirilmesi noktasında en kilit kurumlardan biri de Kalkınma Bankasıdır. Bu nedenle yıllardır Kalkınma Bankası’nın Türkiye’nin uzun vadeli sanayi finansmanı noktasındaki en önemli kurumu haline getirilmesini savunuyoruz. Her ne kadar bir süre önce Kalkınma Bankası yeniden yapılandırılmış olsa da amaçlanan noktaya gelmesi çok gecikmiştir” diye konuştu.
Bahçıvan, Yatırım Taahhütlü Avans Kredi enstrümanının henüz çok yeni olduğunu, uygulamaya başladıkça değerlendirme yapmanın daha faydalı olacağını belirterek, ancak yatırımcıların uzun vadeli ve uygun koşullarda yatırım kredisine erişim sağlama, yüksek teknoloji yatırımları hızlandırma, cari denge ve fiyat istikrarına katkı verme gibi hedeflerin her birinin yatırımcı açısından çok anlamlı olduğunu dile getirdi.
Bahçıvan, enstrümanın uzun vadeli, nitelikli krediye dönüş ve sübvansiyonlu bir kredi olması anlamında önemli ve değerli olduğunu vurgulayarak, “Türkiye’nin ne yazık ki şu anki mevcut koşullarında, sanayicinin yatırım için uzun vadeli kredi bulabilme lüksü hemen hemen yok, hele TL olarak hiç yok. Bu nedenle 10 yıla dönük, fiyatı itibarıyla faiz koşullarından da daha ehven bir şekilde çıkarılmış olan bir kredi paketini, bir kere zaten takdir etmemek mümkün değil. Bunlar, doğru hedeflerde ve doğru alanlarda kullanılırsa bir anlam ifade edecek. Bu konuda bakanlığımızın disiplini, bütün olumlulukları ortaya koyacaktır.” ifadelerini kullandı.
ÖZEL BANKALAR BANKACI OLDUKLARINI HATIRLADI
Erdal Bahçıvan, iç piyasa tarafında ticari krediyi erişimden ziyade ticari kredi maliyetini kaldırabilme sorunu olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
* Burada finansa erişmek midir esas, yoksa o maliyeti karşılamak mıdır? Finansmana erişim, geçtiğimiz dönemde fiyattan daha ziyade bir yokluk boyutundaydı. Özel bankalar tamamıyla piyasadan yok olmuşlardı, çekilmişlerdi. Şimdi özel bankaların son 2 aydır tekrar finans dünyasında, varlıklarını hatırladıklarını görüyoruz. Özel bankalar tekrar aktif bir şekilde piyasaya girmeye başladı. Tekrar bankacılığı hatırladılar.
* Bu en azından vücuda bir kan akışının başlaması adına olumlu ama tabii ki TL maliyetlerinin kaldırılabilmesi, bunun karşılığında rasyonel bir iş yapılabilmesi artık o firmaların ve o sektörün durumuna bağlı.
* Açıkça söylemeyelim ki ticari kredilerde en azından özel sektör bankalarında, son dönemlerin en pozitif noktasındayız. Kredi kanalının daha da açılacağını ümit ediyorum. Fiyat tarafı ayrı ama miktar tarafının artacağına inanıyorum. Çünkü kabul etmek lazım ki Türkiye’ye bir fon akışı başladı.
YATIRIM İŞTİHASI AÇISINDAN İLK ALTI AY SAKİN GECECEK
Gelecek yıl yatırımlarda bir geri çekilme olacağını belirten Bahçıvan, “Finansman maliyetinin nereye oturacağını görmeden ve günlük hayattaki problemler tam anlamıyla çözülmeden yatırıma dönük bakış açısının kısa vadede çok güçlü olacağını düşünmüyorum” dedi.
Yeni yatırımlar konusunda enerji sektörünün pozitif ayrışacağını ifade eden Bahçıvan, şöyle devam etti:
* Yatırım iştihası açısından gelecek yılın ilk 6 ayının daha sakin geçeceğini söyleyebilirim ki bu da gayet doğal. Bazı sektörlerimizin ciddi kapasite fazlası var. Bunların da bir rahatlaması lazım. Yılın 2. yarısına kadar, yatırım döneminin daha sakin olacağını düşünüyorum. Yerel seçimler var, enflasyonla mücadeleyle birlikte haziran, temmuz ayından sonra faizlerin düşeceği beklentisi var, dünyadaki faizlerin düşme beklentisi var. Yurt dışından da kaynak sağlayarak, hem maliyet hem vade konusunda yılın 2. yarısında biraz daha olumluya dönecektir. Bu demek değil ki, yatırımlar sıfırlanacak ama ivme ve tempo kaybedeceğimiz kuvvetle muhtemel. Yılın ikinci yarısının ise daha farklı bir döneme evirileceğini düşünüyorum.”
TÜRKİYE GÖZLENEN VE ÖZLENEN BİR ÜLKE
Mevcut ekonomi yönetiminin enflasyon konusunda başarılarını ispat etmeye başladıkça öz güvenin de artmaya başlayacağını ifade eden Bahçıvan, “İhmal etmememiz gereken bir konu da Türkiye’nin son yıllarda ne yazık ki çok uzak kaldığı yabancı sermaye konusu. Şirket satın almalarında unutulduk resmen” yorumunu yaptı.
Şu anda sermaye piyasalarının halka arzlar üzerinden döndüğüne değinen Bahçıvan, şunları kaydetti:
* Türkiye birçok sektörde, yabancı sermaye açısından gözlenen ve özlenen bir ülke. Onun için yabancı sermaye konusunda hem mevcut yatırımlara, hem de mevcut şirketlerimize talep olacağı gibi sıfırdan ya da ortaklık yoluyla da yabancı oyuncuları Türkiye tekrar kazanacak. Kuvvetle muhtemel gelecek yılın 2. yarısında, inşallah her şey yolunda giderse, bu tür yabancı sermaye hareketlerini farklı farklı sektörlerde görebileceğimizi düşünüyorum. Buna hazır olmamız da lazım. Türkiye, yabancı sermaye girişini hak ediyor.
* Son yıllarda uzağında kalsak da bu konuda, bu açığı kapatmayı hak ediyoruz. Kaliteli sermaye ve iş ortaklıkları açısından bunun zamanının geldiğini, çok da uzak olmadığımızı düşünüyorum. Bu hareketlilik sadece Körfez ülkelerinden de olmayacaktır. Japonya birçok sektörde Türkiye’ye yatırım yaptı. Hintliler geliyor. Sadece Körfez’e takılıp kalmayalım, Uzak Doğu’dan, gerek Asya’dan gerek Avrupa’dan, Amerika’dan yabancı sermaye akışı konusunda bir hareketlilik olacağını düşünüyorum.
İSTİKRARLI BİR KUR EN KIYMETLİ KUR
Sanayiciler olarak, TL’nin değerinin düşmesi ve yüksek volatilite konusunda hassas olduklarını ifade eden Bahçıvan, aşırı değer kaybının kısa vadede para kazandırsa da uzun vadede farklı çok büyük maliyetlere sebebiyet verdiğini anlattı.
İstikrarlı bir kurun en kıymetli kur olduğunu ifade eden Bahçıvan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
* Ümit ediyorum ki 2024, inşallah bir terslik olmazsa, kur açısından da son 5 yılın en rahat ve huzurlu dönemi olacak. Tabii belli sektörlerimiz bundan rahatsızlık duyabilir ama ben eminim uzun vadede istikrarlı bir kur, enflasyona ve fiyat istikrarına vereceği olumlu katkı ile birlikte birçok açmazın önünü açmış olacak. Onun için de biraz sabırlı olmamız lazım.
* 2018 Mayıs’ta kur 4 lira seviyesindeydi. 5,5 yılda 29 lira seviyelerine geldi. Her yıl, nerede duracak, 8 olacak mı, 12 olacak mı, 15 olacak mı, 20 olacak mı, 25 olacak mı? Ama artık 40 olacak mı, 50 olacak mı demememiz lazım. Kurun daha fazla artmasını bir gereklilik olarak gören kesim, bu kurun son 5 yılda nereden nereye geldiğine bakmasında fayda var.
* Tabii aşırı düşmesi gibi bir tablo da bizim için son derece kabul edilmez olur. Ben Merkez Bankasının akılcı ve Türkiye’nin rekabet şansını zorlamayacak ölçüde götüreceğini tahmin ediyorum.
TÜRKİYE BUNU HAKETMEDİ
Bahçıvan, 2024’te en önemli sorunun enflasyon olduğunu belirterek, “Enflasyon, sadece ekonomide değil, sosyolojiden psikolojiye hatta ahlaki değerlere kadar yansıması oluyor. Enflasyonda dünyanın en olumsuz 4’üncü, 5’inci ülkesi olarak adlandırılmak hepimizi yoruyor, üzüyor, rencide ediyor. Türkiye bunu hak etmedi. Bu sınıftan çıkmamız lazım. Bir de bunu başarmış bir ülkeyiz, 6’ları, 5’leri gördük, hep birlikte bunu başardık. Onun için böylesine yüksek bir enflasyonu kaderimiz haline getirmemeli, kesinlikle hayatımızdan çıkarmalıyız” ifadelerini kullandı.
patronlardunyasi.com